18 Temmuz 2016 Pazartesi

Türkler İnsanlığın Umududur


Türkler İnsanlığın Umududur

 

Ramazan boyunca Ereğli’de bir TV programı izledim. TRT1’deki Sen olsan ne yapardın isimli programı izlerken bu yazı kafamda şekillendi.

 

Programda kafe, restaurant, AVM, mağaza, gibi yerlerde tiyatro oyuncuları her bölümde değişik bir mizansen sergiliyor ve halkın tepkisi ölçülüyor.

 

Bir kafeye iki kız, iki erkek dört liseli genç geliyorlar. Sipariş veriyorlar, en son kız çay istiyor. Zengin çocuğu genç yüksek sesle, o kızı küçümsüyor, kapıcı kızısın diye çay mı istiyorsun, senin babanın maaşı benim bi haftalık harçlığım kızım, falan diye aşağılıyor.

 

Sonunda kız dayanamıyor, ben bi tuvalete gidecem diye kalkıyor. Zengin çocuğu hala aşağılamaya şöyle devam ediyor. Sen şimdi bulamazsın, kapısında WC yazıyor…

 

Kafedeki diğer masalardakiler duyuyor ve herkes, oyuncu zengin çocuğu eleştirip ayıplamaya başlıyor.

 

Kızı ağlattın yazık, ayıp sana, ne olur kapıcı olsa, senin babanda kapıcı olabilirdi, sen mi seçtin gibi… Hatta bir müşteri nerdeyse kavga edecekti.

 


Başka birgün minik oyuncular vardı. Kafenin iyi kalpli garsonu kapıda soğuktan üşüyen iki sokak çocuğunu içeri alıp bir masaya oturtup çay getiriyor.

 

Birazdan sıcak poğaçada getircem, gürültü yapmayın çocuklar, deyip masadan ayrılıyor. Etrafdaki masalardan duyuluyor.

 

Biraz sonra minik sokak çocuğu oyuncu kız koluyla çay bardağını ittiriyor ve yere düşen bardak kırılıyor. Şef garson kim aldı sizi, diye azarlıyor, kulaklarından çekerken çocuklar, abi poğaça yiyecektik deyince, yok size, yürü yürü dışarı diye bağırıyor.

 

Bunları izleyen halkımız şef garsona çok kızıyorlar. Bardağın parasını biz verelim, çocukların yediklerini biz ısmarlayalım, diye…

 

Şef garson bunları alıştırmayacaksınız diye söylerken bir müşteri dayanamıyor ve garsonu tekmelemeye başlıyor. Hemen bunun bir oyun olduğunu açıklıyorlar.

 

Meğer, şef garsonu tekmeleyen, babasız olup yetimhanede büyüyen bir gençmiş.

 

Filmlerden ve haberlerde görüyoruz. Avrupa ahlaken çökmüş durumda. En çok intihar edenler İsveç ve Japonya’daymış. Maddi olarak zenginler ama mutluluk, huzur yok.

 

Haberlerde görüyoruz, sokakta yerde kalp krizi geçiren adamın yanından görmezden gelerek geçiyorlar, insanlık bitmiş. Bizde olsa hemen koşar, kolonya, su verir, ambulans çağırırız.

 

İnsanlığın fıtratında sevgi, saygı, güleryüz, fedakarlık, ikram, vardır. Çünkü, çocuklar doğuştan islam üzere bu fıtrattadır, der Efendimiz SAV.

 

Ne kadar bozmaya uğraşsalarda Türkiye’mizdeki halkımızın çoğunluğundaki bu saf samimiyeti bozamadılar. Bozamazlar inşallah, çünkü genlerimizde bu var.

 

ÖNYARGI

 

Fakat genlerimizdeki bu merhamet hissimizi önyargı ile kaybediyoruz. Dikkat edelim.

 

Hemşehrilerim kızmasın, kendilerini gözden geçirsin diye bir anımı anlatmak istiyorum:

 

Geçen sene ramazanda Ulu Cami’de Cuma namazını kıldıktan sonra çarşıya geldim. İftardan sonra çayla içeyim diye Ereğli’nin meşhur Tahinli Pide’sini almak için bir fırının kapısına yanaştım.

 

Akülü sandalyemle fırına giremezdim. Giren çıkan epey kalabalıktı. Beklemeye başladım. Fırıncı beni görüyor, fakat görmezden geliyordu.  

 

Fırına girenlerin hiçbiri buyur yardımcı olalım, ne alacaksan biz getirelim demedi. Hepsi fırının kapısına gelen dilenci sandı. Ah bu önyargı, genlerimizdeki merhameti bastırıyor.

 


Kaldıki dilenci olsam bile 3 TL’ye bir Tahinli Pide alıp ramazanda sevap kazanırlardı.

 

Yirmi dakika sonra sırt çantalı bir turist yanıma geldi. Yarım türkçesiyle sana Tahinli Pide alayım mı, dedi. Evet dedim ve parasını verdim. İsviçre’li turiste teşekkür ettim.

 

WİLLİ BİZİ UNUTAMADI

 

2001’de hayatımızda ilkdefa tatile gittik. O zamanlar annem ve babamın omuzlarına sarılıp çok az yürüyebiliyordum. Otelimizde Alman turistler çoğunluktaydı.

 

Otelde bizim gibi Ankara’dan gelen iki aile ile samimi olduk. Birgün havuz kenarında sohbet ederken bir Alman turistle ingilizce konuştum.

 

Çok az ingilizce bilen Almana bazı anlattıklarımızı işaretle tarzanca anlattık. Biz üç aileyle samimi olan Alman Willi’yi çok sevdik, ve ailesiyle pikniğe davet ettik.

 

Tüm et ve malzemeleri biz üç aile paylaşarak aldık. Alanya Dimçay’a pikniğe götürdük. Her insan kendisine ikram edilmesini sever. Willi ve ailesi sohbet ve kebap, çay, karpuz gibi ikramlardan çok mutlu oldu.

 

Tatilimiz bitmişti. Ertesi gün akşam vedalaşmak için dört aile bizim balkonda çay sohbeti ve okey oynadık. Kahkahalı sohbet çok hoşlarına gitti yine.

 

Sabah Willi ve eşi Alanya Mahmutlar çarşısına gidip üç Türk ailesindeki tüm çocuklara ben dahil tişört almışlar. Birgün sohbette tişörtün ne güzelmiş, demiştim.

 

Vefalı insanlar. Normalde lokantada yedikleri yemeğin parasını bile ayrı ayrı ödeyen Willi ve eşi, samimi insanlığımızı görünce kendilerini karşılık vermeye mecbur hissettiler.

 


Birkaç yıl önce Willi ve eşi beni Face’den ekledi. O zamanki resimleri gönderdi. 2001 sonrası birkaç defa daha Türkiye’ye tatile gelmişler ama o tatilin tadını alamamışlar.

 

BİZ TÜRKLER ÖZELİZ

"-Ey iman edenler! Aranızdan kim dininden dönerse (şunu) bilsin: Allah onun yerine öyle bir millet getirecek ki, Allah onları sever, Onlar da Allah'ı severler. Mü'minlere karşı mütevazi, kafirlere karşı ise (fevkalade) onurlu ve güçlü, Allah yolunda cihad eden ve hiçbir kınayanın kınamasından kormayan bir millet getirecektir. Bu Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfü ve nimeti geniştir, O bilendir.”

(Maide Suresi 54. Ayet)
Birçok müfessir, bu ayet-i kerimede kastedilen milletin, Abbasilerin zayıflmasından sonra öne çıkan "Türk Milleti" olduğunu ifade etmiştir.

Elmalılı Hamdi YAZIR, "Hak Dini Kur'an Dili" adlı tefsirinde bu ayeti şöyle yorumluyor.

 

"...Bu defa Allah Türkleri göndermiş; Arapların kadrini bilemeyip, zayi ettikleri devlet-i İslamı ele alarak İstanbul'a ve oradan kıtaat-ı arzın her tarafına yaymışlar; binaenaleyh Ebnay-i Faris Hadisi'nin delaleti; feth-i Kostantıniyye (İstanbul'un fethi) Hadisi'nin serahati ve "Fe asellahü en ye'tiye bilfethi' va'di İlahisi'nin işareti ile Türkler bu ayetin tebşirine (müjdesine) nail olmuşlardır. (Yazır 1960)

Hatta Diyarbakırlı bir büyük alim olan Celal YILDIRIM bir adım daha öne atarak

 

"Bu vazife halen Türk Milletinin üzerindedir." diyor.

 

İnsanlığı kaybetmiş yeryüzünde Türkler insanlığın umududur….

 

15 TEMMUZ 2016 DEMOKRASİ BAYRAMI

 



Bu Cuma akşamı 22 sularında başlayan ve sabah saatlerine kadar devam eden yönetime el koymayı amaçlayan '' Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir cuntanın parlamenter demokrasimize yönelik darbe girişimi'' oldu. 15 Temmuz 2016


 

Sabah haberlerinde gördükki 161 şehit ve binin üzerinde yaralı var.

 


Çok şükür bu darbe teşebbüsü engellenmiştir.

 

Devletimize,milletimize karşı darbe girişiminde bulunanlar her kim olursa olsun adil bir şekilde yargılanıp en ağır cezaya çarptırılmalıdır.

 

En kötü demokrasi, askeri darbeden hayırlıdır.

Allah tekrarından korusun, ülkemize birlik, huzur, selamet versin…

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder