12 Eylül 2015 Cumartesi

Zaman su gibi aktı


Zaman su gibi aktı

 

Yaz bitti. Ereğli’den Ankara’ya döndük. Daha üç ay önce Ereğli’ye gitmiştik. Zaman hızla geçti, işte döndük.

 




Merhaba bugün 12 Eylül 2015. Biliyorsunuz üç ay önce yazı yazmayı bıraktım. Kitap yazmak için sanal dünyayı kapattım.

 

Zaman aktı ve yaz tatili bitti. Seneye yaşar mıyız Allah bilir.

 

Kitap şu an 260 sayfa ama hergün yeni şeyler ekleyip düzenliyorum. O yüzden yeni yazılar ve Face’te yine fazla aktif olamayacağım.

 

Ne kitabı bu, ne çabuk 260 sayfa yazdın diye merak edenler olabilir.

 

Efendim bu kitap geçtiğimiz yıllarda yazdığımız, hayatımı anlattığım En büyük engellilik nedir isimli kitabımın genişletilmiş ve hikayeleştirilmiş halidir.

 

Sayfa sayısını çok bulanlar için söyleyeyim. Her iki satırdan sonra bir satır boşluk var.

        

Kitabı 18 bölüme ve yüzden fazla başlık altında topladım. Kitapta 290 yazımdan bölümlere ve on’dan fazla hikayeye de yer verdim.

 


( SİZ DEĞERLİ DOSTLARIN KİTABIMLA İLGİLİ YAPICI YORUMLARINI ÇOK MERAK EDİYORUM.

 

KİTAP OKUMAYI SEVENLER

LÜTFEN BANA MAİL ATARSANIZ,

SİZE KİTABIMIN SON HALİNİN PDF DOSYASINI GÖNDEREYİM İNŞALLAH...

 


 

Evet hayat çok kısa…

 

Uzun zamandır duymadığımız şehit haberleri yine gelmeye başladı. İnsan hala hayatta olduğundan utanır mı, utanırmış, diye Twitter’dan yazmıştım.

 

Evet onların yerine şehit olmayı o kadar çok isterdim ki…

 

Her namazda şehitlik istiyorum. Çünkü şehitler mahşerde hesap, sorgu olmadan direk cennetin yüksek makamlarına gidecekler.

 

Oysa ben hayatımın hesabını vermekten korkuyorum. Namaz, oruç çok borcum var. Olanlarsa yüzüme mi çarpılır bilmiyorum.

 


Evet şehit olana düğün bayram ama gözü yaşlı ana, babaların yürek sancısı ölene kadar dinmiyor. Biz haberlerde her şehit haberinde ağlıyoruz ama ya o şehit çocukları. 

 

Onlar bir ömür baba özlemi duyacaklar. Yazımı bir şehit kızının babasına yazdığı bir mektup ile bitiriyorum. Bu mektubu kitabıma da koydum.

 

***

 

       Sevgili Babacığım,

 

       Yıllar yıllar geçiyor, her şey değişiyor, her şeyden öncede ben değişiyorum. Değişmeyen tek şey değişimin kendisiymiş ya… Ama benim hayatımda hiç değişmeyen ve asla değişmeyecek olan tek ve en acı gerçek; SENİN KAYBIN.

 

     Yoksun baba; yanımda, tenimde, saçımın telinde yoksun. Kalbimde, ruhumda, beynimde olsan da, yaşamımın hiçbir anında, hiçbir üzüntümde, hiçbir mutluluğumda, hiçbir sevincimde, hiçbir hayal kırıklığımda sen yoksun. Varlığın, bedenin yok. Elbette ki her şey maddesel olarak var olmak değil, ama ben seni hiç tanımadım ki!

 

      Gülüşünü, konuşmanı, sesinin tonunu, kahkahanı hiç görmedim, duymadım ki!  Hep düşünüyorum yanımda olsaydın ağzından "yavrum, kızım" sözcükleri nasıl çıkardı? Bu duygu dolu sözler benim yüreğimi nasıl ısıtırdı? İnsanların nefret ettiği sözcükler olur mu? Benim var: BABA.

 


      Çünkü ben bu sözcüğü "hiçbir zaman" doya doya, dolu dolu söyleyemedim. Bunu duyacak, gözlerinin içi gülecek ve beni çok büyük bir sevgiyle kucaklayacak bir babam olmadı hiç!

 

    Evet tüm bunlar benim üzüntülerim, yokluklarım. Ama tüm bu büyük acının yanında bana en büyük onuru, şerefi yaşattın: BEN BİR ŞEHİT KIZIYIM.

 

     Bugün ölümünün tam 10. yılı. Şu anda yanında, sevgi dolu kucağında olamasam da tam baş ucundayım . O soğuk mezar taşının tozunu ellerimden ateş çıkarcasına yıkıyorum babacığım.

 

Gittin baba, gittin. Ben daha üç yaşındayken, seni sevmeye, tanımaya başlarken… Ben karısını, minicik bebeğini vatanı için bir yana bırakan, canını vatanına feda eden, cesur, yiğit, yüreği vatan sevgisiyle dopdolu gencecik bir üsteğmenin kızıyım. Ağlamamalıyım.

 

    Senin ak saçlı bir dede olduğun günleri hiçbir zaman göremeyeceğim; ama sen benim anılarımda, hatıralarımda hep o yakışıklı, gururlu, cesur ve gepgenç üsteğmen olarak kalacaksın. Bu, çok onur verici baba!

 

     Bir tek kez seni görüp seninle tanışma ve konuşma şansına sahip olsaydım sana sadece teşekkür etmek isterdim. Annemi ve beni senden yoksun bıraktın; ama bana da, Çocuklarıma da, torunlarına da inanılmaz bir gurur yaşatan ve yaşatacak olan "ŞEHİTLİK" ünvanını kazandırdın. Teşekkür ederim babacığım, teşekkür ederim…

 

Begüm ÖZCAN

 

*****************

 

AĞLAMAK GÜZELDİR…

 

 

Celalin Penceresinden

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder