17 Temmuz 2013 Çarşamba

Ölümden neden korkmuyorum?


Ölümden neden korkmuyorum?

 

Amerikan sinemasının ruhlu, şeytanlı korku filmlerinden midir bilmem ama gençken ölüden ve mezardan çok korkardım. Ölüm, çok soğuk bir kelime.

 

Düşünsenize tüm sevdiklerinden, eşinden, çocuklarından, kankandan ayrılıyorsun.

 

Ama ölüme çare yok, bütün hayat sahibi canlılara Allah bir ömür tayin etmiştir. Vadesi dolan her insan ölmektedir ve ölecektir.

 


Tahkiki iman’a ulaşma yoluna girdikten sonra Bediüzzaman’ın Risale-i Nur kitaplarını okumaya başlamıştım. Orada ölümü o kadar güzel anlatmış ki, ölüm, imanlı müslümanlar için bir nimettir. Diyor ki:

 

***

Ölüm, sureten göründüğü gibi dehşetli değil. Çok risalelerde gayet kat'î, şeksiz, şübhesiz bir surette, Kur'an-ı Hakîm'in verdiği nur ile isbat etmişiz ki:

 

    Ehl-i iman için ölüm,
 
  1. vazife-i hayat külfetinden bir terhistir;
  2. hem dünya meydanındaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten (kulluktan) bir paydostur;
  3. hem öteki âleme gitmiş yüzde doksandokuz ahbab ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir;
  4. hem hakikî vatanına ve ebedî makam-ı saadetine girmeye bir vasıtadır;
  5. hem zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana (cennet bahçelerine) bir davettir;
  6. hem Hâlık-ı Rahîm'inin fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir.

Madem ölümün mahiyeti hakikat noktasında budur; ona dehşetli bakmak değil, bilakis rahmet ve saadetin bir mukaddemesi nazarıyla bakmak gerektir.

Hem ehlullahın bir kısmının ölümden korkmaları, ölümün dehşetinden değildir. Belki daha fazla hayır kazanacağım diye, vazife-i hayatın idamesinden kazanacakları hayrat içindir.

Evet ehl-i iman için ölüm, rahmet kapısıdır.

Ehl-i dalalet için, zulümat-ı ebediye kuyusudur.

(25. Lema - Hastalar Risalesi 9. Deva )

***

Eskiden ölü görünce korkardım. Ama aslında ölüden değil, diriden korkulması gerektiğini öğrendim. Öyle insanlar tanıdım ki, vefasız, ahlaksız, kaba, küfürbaz, hain, menfaatçi, yalaka, vs...

 

Ölü beden milyon yılda geçse kıpırdayamaz, seni dövemez; konuşmaz, kalbini kırmaz. Ölüden değil, asıl diriden korkmak gerek.

 


Ben ölümden, Bediüzzaman’ın yukarıda saydığı nimetlere kavuşacağım için korkmuyorum. Çünkü elhamdülillah imanlıyım. Fakat kalpler Allah’ın elinde. Korkum ölümden değil, bu imanımı kaybetmekten...

 

O yüzden her namazımda Peygamber Efendimizin SAV ettiği duayı çok tekrarlarım: “Ey kalpleri eviren çeviren Allah’ım! Kalbimi dininde sabit eyle.“

 

Namazlarımda Kuran’da geçen Hz Yusuf’un duasını da çok ederim: “Allah’ım müslüman olarak canımı al ve beni salih kullarının arasına kat“

 

Salih kullardan olursam eğer, ölünce kabirdeki berzah aleminde benden önce ölmüş tüm iyi kullarla görüşebileceğim.

 

Düşünsenize Hz Yusuf’un ne kadar güzel olduğunu bizzat göreceğim. İlk insan Hz Adem’le tanışacağım. Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali RA ve “Sen olmasaydın, kainatı yaratmazdım“ hitabının muhatabı biricik Efendimiz Muhammed Mustafa SAV ile görüşeceğim inşallah...

 

İnsan ölümden neden korksun ki... Barış Manço orada, Neşet Ertaş orada, Faik dedem, babannem, anneannem, Celal amcam orada...

 



Çanakkale gazisi olan babamın dedesi İsa dedemle tanışıp anılarını dinleyeceğim inşallah.

 

Ve en önemlisi, bütün lezzetlerin fevkinde Cenab-ı Allah’ın cemalini göreceğim. ÖLMEDEN GÖRÜLMÜYOR ARKADAŞLAR.

 

Bu yazıdan sonra inşallah toplu intihar vakaları görülmez :)))

 

Allah hepimizi kabire imanlı giren salih kullarından eylesin...

 

Celal Çelik              Ankara  ( Konya-Ereğli )

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder